Bence BBOM

Başkent Üniversitesi Hastanesi İzmir Şubesinde KBB Uzmanı olarak çalışmaktayım. Eşim Erkan Güvenç serbest mimarlık yapmaktadır. Kaan’ımız 4 yaşında. Hareketli ve mutlu bir çocuk. Gözlerinde bir merak ve bir heyecan var.  Bir anne olarak gözlerindeki o ışıltı hiç gitmesin istiyorum. BBOM ile oğlum için uygun bir okul ararken tanıştım. Günümüz Türkiye’sindeki erken eğitim dayatmaları, minik kafalara doldurulan binlerce gereksiz bilgi, adım başı sınav stresi, daha ilköğretimde kullanılan anksiyete ve depresyon ilaçları… Kesinlikle bir şeyler ters gidiyor. Amacım oğlumu bunlara maruz bırakmamak ve içindeki heyecanın, öğrenme isteğinin yıpranmaması.  BBOM’un ilkeleri ile bunun gerçekleşebileceğine inanıyorum.  Daha önce demokratik okullar, alternatif eğitim hakkında bilgim yoktu.  Araştırmacı bir anne olarak Youtube’da izlediğim videolar  (Summerhill, Sudbury Valley ve daha niceleri) çok eğitici oldu. Summerhill belgeselinde bir öğrenci şöyle diyor:

“It is a child’s natural instict to learn” (Öğrenmek çocuğun doğal içgüdüsüdür).

Buna tüm kalbimle inanıyorum.

Işıl Adadan Güvenç, Kulak, Burun Boğaz Uzmanı

Merhaba Sevgili Okur,

BBOM’la ilgili bilgi edinmek için ilk yaptığım şeylerden birisi kooperatif üyelerine bakmak ve varsa yazılarını okumaktı. Bu beni oldukça motive etti. O yüzden bu yazıyı mümkün olduğunca detaylı; ama baymadan yazmaya çalışacağım.

Ben Dokuz Eylül Üniversitesi’nde doktorasını yapmakta olan bir araştırma görevlisiyim. 7 yıllık evliyim ve 2 yaşında bir oğlum var. Benim eğitim merakım oğlumla başlamadı açıkçası. Çocukları hep sevdim, onlara hayranlık besledim; onlar için yapılabilecek ya da yapılması gereken şeyler hep zihnimde, kalbimde dönen bir soruydu; düşlerimde çoşku, gerçekte burukluktu.

Bir gün, eşimle gittiğimiz kafeden çıkarken, tam ayaküstü veda halindeyken “Başka bir Okul Mümkün” toplantısı gibi bir şey duydum, ne olduysa oldu, afalladım. Dayanamadım sordum: “O nedir?”, kısaca bir bilgi aldım. Vedalaştık, ayrıldık. Yolda içim içimi yiyor. Tanışmak istiyorum, nedir ne değildir öğrenmek istiyorum. Eşimle biraz konuştuk ve çok zeki (!) olduğumuz için hemen karar verdik: Bu kesin böyle çok uçları barındıran, müfredatla alakası olmayan, amatörce bir şeydir; çocuğu mutlu edelim derken “yalnızlaştırmayalım”. Güzel tespitti, yerindeydi (!). Kendi hayallerimiz ve umutlarımız, kendi çocukluğumuz sırasında bir şekilde öğrendiğimiz, büyüyünce pekiştirdiğimiz “öğrenilmiş çaresizliğimizle” sönüvermişti. Zaten Kaan daha küçüktü. Kreş, okul vs. bunlar için araştıracak daha çook vaktimiz vardı. Öyle kaldı. Sonra kreş dönemi yaklaştı, erken kayıtlar başladı, biz yine şaha kalktık. Sonra yine karar verdik, Kaan kreşe 3 yaşında başlayacak. Ama bu kararı alana kadar... oku babam oku, konuş, sor, çocuğu izle... “yok, bu çocuk hazır değil”, “aslında başlasa iyi olur, paylaşmayı öğrenir”, “ama daha tuvalet eğitimi var”, “vay efendim şöyle olur”, “yok efendim, böyle olur”... sonra kreşler… off offf... Aman Allahım.. Bu nasıl bir sektör!! İşin içine girdikçe kaygılarım artıyor... Görüyorum, kurum süsleri maske gibi örtüyor bir şeyleri, tekdüze olanlar içime sinmiyor... Öyle çok yerle falan görüşmüşlüğüm de yok bu arada, tespitlerim bilmem ne zamandır yaptığım istemsiz gözlemlerim ve ah o içime oturunca gitmeyen hislerim. Yok yok bir şeyler ters gidiyor… Sonra internette bakınırken bir kendime geldim ki sürekli BBOM’u inceliyorum ve yüzümde bir tebessüm, içimde bir heyecan. Ve gerisi çok hızlı gelişti.

Şimdiye kadar gördüm ki çocuk “kısacık anlar” içinde öğreniyor: belki ona dokunduğumuz bir anda ağzımızdan çıkan kelimeyi hatırlıyor; belki tek başınayken, sadece odaklandığı, hareketsiz kaldığı o ilginç birkaç saniye içinde; belki de bizim anlamlandıramadığımız -onun bu sırada dünyayı kurtardığı- enerjik hallerinde bir sürü şeyi çözümlüyor. Algıları muazzam. Her şeyin farkında olup istediği şeyi almak ciddi bir yetenek. Köreltmemek lazım. Hiç birimizin çocuğu özel değil, hepsi aynı, hepsi çocuk... Sadece farklılar. Bunu ne kadar kabul edip içimize sindirirsek, o kadar güzel “biz” oluruz. Bunu ne kadar yaşar ve çocuklarımıza yaşatırsak işte asıl o zaman gerçekten insan oluruz. İnanıyorum ki karıncayı bile incitmemek için özen gösteren, çiçeği dalında koklayan, bir tohumun filizlenmesini gün be gün izleyen, kedilere sarılan, böceklerden korkmayan, toprağa yalınayak basabilen, düşmekten/kirlenmekten korkmayan çocuklar bu evrenin kendilerinin etrafında dönmediğini er geç anlayacaktır. Ve o zaman gerçek saygıyı, sevgiyi, özveriyi ve daha birçok şeyi kendi mutluluğu için yaşayacak, sonra yaşatacaktır. İnanıyorum ki kimse mutlu olmadan kimseyi mutlu edemez ve kimse kendini sevmeden hiç kimseyi sevemez. Ve biliyorum ki bu tutku bir başladı mı bir daha sönmez; dönem dönem azalabilir; ama tükenmez.

Bir de “akademik başarı” denen kavram var, günümüzün en acı oyunlarından bence. Konu eğitim olunca, hemen bu sorgulanıyor tabii. Bu sadece bizim ülkemize özgü bir şey de değil- tamam biraz bu oran yüksek; ama dünya genelinde bu konuda suistimal var bence. “Mükemmel eğitim, mükemmel insan yetiştirir.” gibi bir algı var. Ben pek katılmıyorum açıkçası. Öğrencilik hayatımın son basamağındayım ve artık şuna karar verdim: çocukluk çağında, özellikle erken çocuklukta “başarı” sözcüğünün çok tehlikeli bir kavram olduğunu düşünüyorum. Daha ne istediğini yeni keşfe çıkmış ufacık gönüllerin bu tarz kavramlar altında ezilmemesi, etiketlenmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bence bu noktada kullanılabilecek en güzel kelime “akademik heyecan”; öğrenme aşkı… Mümkün olduğunca körüklenmeli, cesaretlendirilmeli… En sonunda da kendi hayatlarına bizler değil, onlar karar vermeli. Aldığı eğitimle değil, mutluluğuyla ölçülmeli başarısı. Ve bu değerlendirme sadece kendi tarafından yapılmalı. Önünde yeterince uzun ve yıpratıcı bir akademik yol olacak. O en başta öğrenmeli, özümsemeli; ne ekerse, onu biçeceğini… Coşkuyla almalı o sorumluluğu, kendi hayatını kendi kurmalı ve sonuçlarını kendi taşımalı.

Özetlemeye çalışırsam; BBOM benim için öyle gelir geçer bir şey değil. BBOM benim için gözleri ışıl ışıl, içi içine sığmayan o minik yavrucakları hayata ısındırma; kendini, doğayı, evreni ve onun içerdiklerini keşfettirme kıvılcımı… Bizim için –anne, baba, eğitimci, gönüllü bu çatı altında bulunmak isteyen her kim ise; kendini, doğayı, evreni ve onun içerdiklerini gözden geçirme, temize çekme süreci… Bu iş gönül işi, bu çaba ömürlük bir çaba. İnanıyorum ki hiç bitmeyecek.

Evet, yazımın sonuna kadar geldiyseniz ne mutlu J Somut bir sonuca ulaşmanın hedeflendiği bu yolda “İnanmak, düşünmek” gibi soyut kavramları ne kadar sık kullandığımın farkındayım. Çünkü sadece duygularımı yazdım. Maksat niyetler anlaşılsın ve yola çıkılsın; gerisi zaten gelecektir.

İçten Sevgilerimle,

Zeynep

Zeynep Arık Büçkün, DEÜ Araştırma Görevlisi

BBOM benim için;
Başka, başka arayışlarımın sadece bir ayağı. Eğitimde çocukları ötekileştirmeyen, kendi yetenekleri doğrultusunda yönlendiren, merak uyandıran, sorgulatan, öğrenmeyi sevdiren, doğayı koruyan, çocuğun içindeki gerçekliği ortaya çıkarmaya yardımcı olan bir eğitim modelinin okulu…

Sedef Bağbatoğlu Özden, Ziraat Mühendisi

Benim için BBOM başta yaşadığımız ülke olmak üzere, tüm dünyada çocuğa, çocukluğa ve tektipleştirilen, doğadan, doğallıktan uzaklaştıran eğitime bakışa bir başkaldırı. Çocuklara en doğal hakları olan çocukluklarını geri verme çabası. Ütopya olamayacak kadar elle tutulası, ilk "Mutlu Keçi" ile şekle şemale bürünmüş, çok yakında İzmir’de, Kaş'ta, Ankara'da, Çanakkale’de çoğalacak olan umutlarımız. Çok sınırlı kaynaklarla, tamamen kendi yağımızda kavrularak bu okulları hayata geçirmeye çalışırken motivasyonu çocuklarımızın gözlerinden, gülüşlerinden, saflıklarından alıyoruz. Hayatı boyunca en basitinden ne bir takıma, ne de bir ideolojiye çok büyük bir tutkuyla bağlanmamış biri olarak BBOM okullarının kurulması hakkında duyduğum heyecan bana aradığımı bulduğumu söylüyor.

Müşerref Türkmen Ebil, Çevre Mühendisi

Hepimizin kendi motivasyonu, algısı, gerçekliği var BBOM ile ilgili, benim ki zamanla bile değişiyor. “Başka Okullar” ilk duyduğumda bence “güzel fikir ama olmaz, hayal”di. BBOM İzmir grubu kurulup faaliyetlerine başladığında “ama belki de” diye içimde bir umut kendini göstermeye başladı. Bodrum Mutlu Keçi İlkokulu açılıp hayata tutunduğunda “eğer insanlar ister ve emek verirse gerçekleşecek değerli bir yaşam alanı” vaadi haline gelmişti. Bugün ülkemize, kendime, çocuğuma bakarak söyleyebilirim ki hayatımda güzel, savunulacak, sözlerin ötesine geçebilecek bir kültürün var olabilmesi için belki de emek verebileceğim yegane şey gibi görünüyor bana BBOM. Başka bir okulumuzun olması yolunda önümüze çıkan güçlüklere takılıp kaldığımda karamsar, aynı güçlükler kendi yolumuzu çizerken bize yön gösterdiğinde umutluyum.
Günün sonunda olup olabileceğimiz kendimizden başkası değildir; bu, bir eksiklik değil, tam da sahip olduğumuz ve ihtiyaç duyduğumuz gücümüzdür.
Sevgiler.

Rana Sancak, Web işleri

“Başka Bir Okul Mümkün” fikri ile ilk tanıştığımda bunun mümkün olması gerektiğini düşündüm ve kendimi buna inandırdım sanırım bu benim biraz da sisteme olan isyanımın hayata geçmiş hali oldu. Kendi hayatımda seçemediğim yolları, kullanamadığım tercihleri oğlumun kullanabilme şansının olması, özgür bir “birey” olma ihtimali, başka bir okul mümkün olursa başka bir hayatın da mümkün olabileceği inancı beni mutlu ediyor 🙂 Seviyorum BBOM ailesini 🙂 Mutluluk ve sevgi, insan daha ne ister ki…

Levent Kahraman, Satış-Pazarlama Uzmanı

2002 yılında Doğu Anadolu’nun bir dağ-orman köyünde başladım öğretmenliğe. Oraya ilk gittiğimde, (eğitim fak.sisteminin harika bir çıktısı olarak(!) öğrencilerimi hiç de ihtiyaçları olmayacak ‘şeyleri’ öğretmeye çabalarken buldum kendimi. Sonra durdum ve sadece seyrettim. Anlamaya, özümsemeye çalıştım. Öğretmeye sorumlu olduğum çoğu konunun çalıştığım köyde evlerde, tarlalarda vb. uygulanıyor olduğunu fark ettim. Ve sınıf denen sınırlı alanın dışına çıktık öğrencilerimle. Çobanın peşine takılıp sürüye karıştık bazen, köy tandırının duvarlarına ekmek yapıştırdık kimi zaman, düğünlerde halay çekip, kışın kar yağınca 90 dereceye yakın açı mesafesinden naylon poşetlerle kayıverdik okul bahçesine, kendi havucumuzu yetiştirdik. Çamurdan yani topraktan öğrendik alfabeyi de bir nevi. Aslında matematikten müziğe, hayat bilgisinden, Türkçeye her alana dokunduk ve her alanla bir bütün olduk. Hayat gibi, doğa gibi; bütün ve yalın... Maalesef bu macera ve heyecan dolu günler başka okullara tayin olduğumda devam edemedi. Oralarda ağırbaşlı, ciddi öğretmen olmaya zorluyordu her şey. Aksini yaptığınızda uyarı alıyor, gayrı ciddi işler yapmakla itham ediliyordunuz. Test çözdürmeniz ve genelde sınıfta ders yapmanız gerekiyordu. Başka Bir Okul’un Mümkün olduğunu hissetmiş ama tanımlayamamıştım bir türlü ta ki BBOM ile ve gönüllüleriyle tanışana kadar ve kendi çocuğum olana kadar. BBOM her haliyle çok gerçek, çok samimi ve çok olası bir model.

Aslında kısaca bana göre BBOM:

Tarhanada matematiği mayalandırmak, feni kullanmak, dil ve anlatımla tarifini paylaşmaktır.
Kendine rakip yaratmak yerine akranları ile birlikte yükselebilecekleri ortak değerler oluşturmaktır.
Bir şarkının bestesindeki matematik örüntüsünün ritmine kapılmak, bir ağacın dalındaki 'açı'da salıncakta sallanmaktır.
Merak balonuna atlayıp sonsuz zamanlı devr-i alem yapmaktır.
Görülmeyen, bilinmeyen, tarif edilmeyen, keşfedilmeyen zamanların kapısını aralamaktır.
Masalın birindeki uçan halıya atlayıp, yel değirmenlerin kanadında soluklanmaktır.
Sol anahtarına bağdaş kurup fareli köyle uzlaşmaktır.

Emine Sabaz, Öğretmen

Hani sınırsız olmak ister ya insan, içine çekmek doyasıya özgürlüğü, bakmak gökyüzüne, dalmak uzaklara.....
Çocuk sahibi olunca korkuyor insan. O minicik eller, ya tutamazsa dünyayı avucun içinde...
Minik gözlerden bakarken etrafına, dokunulmasın isterim hayallerine çocukluğunun, kendi gözleriyse görsün, sevsin dünyayı, kendi bilsin neyin "doğru", neyin "yanlış" olduğunu. Belki bir kahraman olur dünyayı kurtaran, belki bir astronot dünyaya tepeden bakan, belki de bir çiftçi kazar altını üstünü yeryüzünün..
BBOM çocuğumun kendi olma fırsatı bence. Benim de "ben" olma...

Şermin Gür Uludağ,

Bir eğitim bilimci olarak iyi uygulanan bireyselleştirilmiş eğitimin çocukların öğrenme potansiyelini artıracağını düşünüyorum. Çocukların bu sayede bilişsel, kültürel, duygusal, sosyal ve daha bir çok alanda kapasitelerini daha fazla değerlendirebileceklerine inanıyorum. Her alanda post-modernleşen dünyada, ezberci eğitimden uzak, çocukların yaparak ve yaşayarak öğrendikleri bir eğitim ortamının öneminin farkındayım. Çocukların ve gençlerin “hayatta başarılı olma” adına sokuldukları sınav stresinin aslında onları hayatta başarılı olmaktan uzaklaştırdığını, tam aksine sahip oldukları potansiyelle çok daha fazlasını yapabileceklerken sınava dayalı bir eğitim sisteminin onlara hayattan daha azını beklemeyi, dar çapta düşünmeyi, sıradanlaşmayı öğrettiğine inanıyorum. Kızımın ilgi duyduğu alanlarda öğrenmeye açık olmasını ve yetenekleri doğrultusunda insanlık için severek bir şeyler üretmesini diliyorum. BBOM’un İzmir’de ve Türkiye’de, çocuklara çok boyutlu düşünme alışkanlığı kazandıracağını, yaratıcılıklarını köstekleyen değil, perçinleyen bir öğrenme ortamı yaratacağını biliyorum. İnsani değerler bakımından gittikçe yozlaşan dünyada ve ülkemizde BBOM’un insani değerleri, demokrasiyi, çevre bilincini öne çıkaracak yaklaşımına güveniyorum. Öğrenme için çok önemli faktörlerden olan keşfederek ve yaşayarak öğrenmeyi, bilginin kollektif olarak oluşturulmasını destekleyen BBOM’un kendisi için düşünebilen, karar ve inisiyatif alabilen bireyler yetiştirmesine katkıda bulunmak istiyorum ve bunun için BBOM’da yer alıyorum. İzmir BBOM Eğitim Kooperatifi’nin sıcak ve olumlu çalışma ortamı ve İzmir BBOM üyelerinin insani nitelikleri ve hayata bakış açılarındaki ortak yanlar beni BBOM’a daha fazla yaklaştıran özellikler. Değişen Türkiye’de BBOM, benim için sağlam bir umut kaynağı.

Çağrı Özköse Bıyık, Yaşar Üniversitesi’nde Öğretim Üyesi.

Bence BBOM,
Çocukların ve ebeveynlerinin yaparak, deneyerek birlikte öğrendikleri, deneyimlediklerinden dersler ve ileriye yönelik çıkarımlar elde ettikleri, paylaşarak ve anlaşarak ve farklılıklara rağmen nasıl birlikte olunabileceğinin en canlı kanıtı bir ikinci yuvadır.

Can Uçkan Yüksel, Endüsriyel Tasarımcı

BBOM, Bir Başka Dünya Mümkün’ü mümkün kılan okul bence!

Doğar doğmaz başlamıyor da kaygılar, çocuk büyüdükçe, çocuğa nasıl davranıldığını gördükçe, ertaftaki okullu çocukların neler yaşadığını gördükçe başlıyor asıl düşünceler. Belki de en çok ve en doğrusu kendimizi bulmaya çalışırken başlıyor! Malum, yaş ilerliyor ve kaybettiklerimizi geri alamıyoruz, ve hatta geçmişten günümüze getirdiğimiz, yaşamımızı olumsuz etkileyen bir çok şeyi değiştirmeye çalışarak geçiyor zamanımızın büyük bir kısmı ve o an ‘keşke’ diyoruz. Sonra da bakıyoruz ki, bu keşkeler ne kadar çok! Neden bu kadar çok diye irdelemeye başlıyor insan ‘keşkeler’i. İrdeledikçe de çocukluk çıkıyor karşımıza, çocukluğumuz öyle olmasaydı böyle olsaydı, onu yapmasaydık bunu yapsaydık…. Yapamadık işte bir çoğumuz, bundan sonra bir kaç nesil de yapamayacak maalesef, aramızda şansı olanların dışında! BBOM’lu olanlar olacak belki bunlar da çoğunlukla!

Biri bir mühendis olacak belki
Biri bir doktor
Biri bir sanatçı
Biri veteriner
Biri bahçıvan
Biri çiftçi
Biri de tembel olacak ve ‘tembellik hakkını’ savunacak belki

Birileri ne olursa olsun eminim hepsi ‘istedikleri için’ olacaklar ne olacaklarsa,
Çünkü BBOM’da çalışkan, zeki, akıllı diye kimse onları ayırmayacak, kimse onlara resim yapıyor diye not vermeyecek, kimse onların zeki diye tembel diye değerini belirlemeyecek.

BBOM’da onlara çocuk oldukları için değer verilecek, ilgi alanlarını kendileri belirlesinler diye çabalayacak herkes ve bu onları kendisine saygısı olan ‘bireyler’ yapacak! Kendini sevmekle başlayacak herşey ve dünyayı, çevreyi sevmeyi doğurucak bu, çünkü ne olursa olsun doğanın bir parçası o da! Etrafındaki herkes gibi… Etrafindaki herkese saygısı da buradan gelecek ve Bir Başka Dünya Mümkün olacak böylece!

Eylem Kurulgan Demirci, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Kimya Bölümü’nde Uzman Dr.

Benim için BBOM, oğlumun ve oradaki tüm çocukların yeteneklerini, meraklarını, içlerindeki güçlü ve saf enerjiyi kimsenin bastırmaya çalışmayacağına emin olduğum bir yer. Olması gereken okul. Beni heyecanlandıran, çocukların mutlu olacağına inandığım okul.

Yosun Karaca, Fotoğrafçı
http://www.yosununisleri.blogspot.com.tr/
ekosanatcocuk@gmail.com